Ana içeriğe atla

İsmail Saymaz İzmirli okurlarıyla buluştu

















İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen “Haydar Ergülen ile Güz Söyleşileri” başlıklı etkinlik dizisinin son konuğu gazeteci, yazar İsmail Saymaz oldu. İzmir Sanat Merkezi’nde gerçekleşen söyleşiye katılan İsmail Saymaz, “Yaşadığımız onca soruna rağmen önümüzdeki 3-4 ay içerisinde konuşacağımız tek konu, ne yazık ki başkanlık sistemi olacak” dedi.

Ekim, Kasım ve Aralık aylarını kapsayan güz söyleşilerinin ilki Ali Lidar, ikicinsi Özgür Mumcu ile gerçekleştirilmişti. Usta şair Haydar Ergülen’in üçüncü ve son konuğu ise başarılı gazeteci, yazar İsmail Saymaz oldu. Saymaz, Ergenekon ve Balyoz döneminde yaşananlar, Ali İsmail Korkmaz cinayeti ve iş kazalarını anlatan son kitabı “Fıtrat” üzerine konuştu.

“Keneyle suikast, çaycıyla darbe”

Ergenekon ve Balyoz sürecinde tutuklanan eski Cumhuriyet Savcısı İlhan Cihaner’in yaşadığı hukuksuzluğu vurgulayan ve yargılandığı Erzincan Davası hakkında yazdığı Postmodern Cihad adlı kitabından konuşan İsmail Saymaz sözlerini şöyle sürdürdü:
İlhan Cihaner ’den ergenekoncu yaratmanın çok zorlama bir uğraş olduğunu o dönemlerde yazdım. Bu adam nasıl ergenekoncu ki görev yaptığı İdil’de ilk JİTEM soruşturmasını açıyor ve üstelik bununla yetinmeyip, 1999’da Radikal muhabiri olan Ahmet Şık’ın bir faili meçhul cinayet haberini delil kabul ediyor ve Diyarbakır İnsan Hakları Derneği'ni arayarak dönemin başkanı Osman Baydemir’den yardım istiyor. Ardından bir siyasi faili meçhul kurbanının mezarını açtırıyor ve oradan çıkan kemiklerle bir faili meçhul cinayeti aydınlatıyor. Fakat İlhan Cihaner’e bunlar da yetmiyor.  Bir başka ilçedeki cinayetin de aynı silah tarafından işlendiğini tespit ediyor. Bu detayları öğrenince bu kişinin ergenekoncu olamayacağını söyledik.” Soruşturmayı eşeledikçe asıl meselenin İlhan Cihaner’in Gülen ve İsmailağa cemaatlerini sorguladığını ve bu nedenle tutuklandığını ifade eden İsmail Saymaz, o dönemde İlhan Cihaner aleyhine gizli tanıklık yapan bir kişiden bahsetti. Saymaz, “Sözde Ergenekon’un kasası olan bir gizli tanıktan bahsettiler. Öğrendik ki bu kişi, İlhan Cihaner’e bağlı İliç ilçesinin savcısı Bayram Bozkurt’muş. Konuyu eşeledikçe bu adamın görev yaptığı İliç ilçesinde herkesi dolandırdığını öğrendik. Öyle ki bu kişi, adliyenin çaycısının oralet parasını dahi vermemiş. Dolandırdığı insanlar da bu adamadan şikâyetçi olunca da bu kişi gizli tanık olarak, kendisinden şikâyetçi olan kim varsa ergenekoncu olduğunu ve kendisine keneyle suikast yapıldığını söylemiş.” dedi.

“Ali İsmail Korkmaz cinayeti organize bir işti”

Emri Kim Verdi? kitabında hem Gezi dönemindeki muhabirlik serüvenini, hem Ali İsmail’in katledilmesini hem de Gezi Parkı sürecinde Eskişehir’de yaşanan olayları anlattığını dile getiren İsmail Saymaz şunları söyledi:
“Ali İsmail Eskişehir’deki tek vaka değildi O sokağa girip, öldüresiye dayak yiyen başka gençler de vardı. Örneğin, içlerinden biri o sokakta bulunan bir inşaata saklanıyor, solcu olduğu için telefonu dinleniyor ve telefonunu dinleyen polisler yerini tespit edip bu kişiyi öldüresiye dövüyor. Bu polisler dövdükleri genci arabanın bagajına atarak, şehirde bir tur attırıyor ve Ak Parti il binası önünde nöbet tutan polislerle birlikte bir kez dövüyorlar. En son da tekrardan arabanın bagajında götürmek suretiyle hastanenin acil servisine atıyorlar. Bu kişiyi döven kişilerden bir tanesi de Ali İsmail’e tekme atarak öldüren polisti.” Ali İsmail’in öldürülmesinden bir gün önce aynı sokakta Gürcü bir gencin daha öldüresiye dövüldüğünü anlatan Saymaz, “Gürcü genç o gün de arkadaşının doğum günü partisinden çıkmış eve giderken göstericilerin arasında kalmış ve polis de bunu gösterici sanarak copu kafasına indirmiş. Kafasına aldığı darbeyle kafatası kırılan Gürcü gencin kafasındaki kemikler beynine battı ve sağ kolu felç kaldı. Gözünü açtığında avukatı, Ali İsmail’i döven kişilerin avukatıydı. Çünkü Ali İsmail’i döven polisler cemaatten avukat tutmuş. Aynı zamanda cemaat bu polisleri aklayabilmek için, kendi misafiri olan bu çocuğun davasını duyurmadılar.” dedi.

İşçi cinayetlerinin temel nedeni 24 Ocak Kararları”

1980’den sonra Türkiye’de hayata geçen neoliberal politikaların önemine vurgu yapan ve son kitabı Fıtrat'ı bu bağlamda yazdığını söyleyen İsmail Saymaz, “İşçi kazalarının bağlamını incelediğimde hepsinde ortak bir kanıya vardım. Bu Turgut Özal’ın getirdiği 24 Ocak kararları sonrası hayatımıza nüfuz eden neoliberal politikaların sonucudur. İşçi cinayetleri, küresel rekabete adapte olup, Türkiye’de emek piyasasını onun sömürüsüne açma politikasının bir sonucudur. Türkiye’de 1980’e kadar kapalı bir ekonomi ve bu yolla kısmi bir endüstri yaratma çabası vardı. Bu ekonomi 24 Ocak kararlarıyla parça parça dağıtılmak istendi. İlk adımı ise özelleştirme politikasıyla beraber, kamuya yatırımların durdurulması ve bunun yerine inşaat sektörünün önünün açılması oldu. Zaten baktığımızda Türkiye’deki sağ partilerin alamet-i farikası inşaattır. Menderes hükümeti, Demirel hükümeti, Özal’ın TOKİ’yi kurması ve Ak Parti döneminde yaşadıklarımız.” dedi. Özelleştirmenin bir diğer sonucunun işçi sınıfının sendikasızlaştırılması olduğuna dikkat çeken gazeteci İsmail Saymaz şöyle devam etti: “Özelleştirmenin zorunlu sonucu işçinin sendikasızlaştırılması. 2002 verilere göre sendikalı işçi oranı yüzde 58’ken, şuan sadece yüzde 11. Sendikasızlaştırılmış işçi sınıfının özel piyasada önüne koyulan en büyük engel güvencesiz çalıştırılma. 90 ‘larda taşeronlaşma filizleniyor, 2002 itibariyle 320 bin taşeron işçi var, bugün itibari ile de 1.6 milyon ve bunun 800 bini kamuda çalışıyor.” Bütün bu neoliberal politikalara rağmen sanayinin günden güne küçüldüğünü ve Türkiye’nin öz kaynaklarını kullanamadığını ifade eden Saymaz, “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın verilerine göre sanayide istihdam oranı, yüzde 22’den yüzde 16’ya düşmüş. Şekerin, pamuğun ve fındığın piyasasının yok edilmesi ile beraber tarımdaki istihdam da yüzde 27’den yüzde 16’ya düşmüş durumda. Ülkenin sanayisi ve kendi öz kaynaklarıyla ayakta durma imkânı çökertilmiş, çökertilirken işçi sınıfı sendikasızlaştırılmış ardından taşeronlaştırılmış ve sonra da ölüme terk edilmiş. Eğer bugün bir fıtrattan bahsedeceksek, 35 senedir süregelen neoliberal politikalardır fıtrat.” dedi. Gazeteci, yazar İsmail Saymaz Türkiye’nin yaşadığı onca soruna rağmen önümüzdeki 3-4 ay boyunca konuşacağımız tek konunun başkanlık sistemi olacağını sözlerine eklerken, söyleşi İzmirli okurlardan büyük ilgi gördü.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Arda Güler'i Fenerbahçe Altyapısına Getiren Sihirli El: Serhat Pekmezci

Sene 2017.. Ben ve sevgili dostum B. Buğra Soysal, bir okul projesi kapsamında o dönem Altınordu Futbol Kulübü'nün Şef Scout'u Serhat Pekmezci ile Altınordu'nun altyapı ekosistemine dair bir röportaj yapmıştık. Arda Güler'i 14 yaşında Gençlerbirliği altyapısından Fenerbahçe'ye getiren Pekmezci, şimdilerde kesinlikle konuşulması ve takdir edilmesi gereken bir isim.  Bugün, Türk topraklarından yetişen bir futbolcu lig tarihinin en yüksek bonservis bedeliyle dünyanın en büyük futbol kulübüne transfer oluyorsa, bunda Pekmezci'nin büyük bir katkısı var. Serhat hocayla yaptığımız röportajı hem dijital hem de fiziksel olarak saklıyordum. Sanırım bir okul projesi olmaktan çıkarıp yayımlananın zamanı geldi. Google Drive'da ufak bir aramanın sonucu olarak sohbetimizi buldum. İşte Buğra ile yaptığımız Serhat Pekmezci röportajı. Altınordu altyapılarında uygulanan sistemin hayata geçme sürecinden bahseder misiniz? Kulüp başkanımız Mehmet Seyit Özkan, öncesinde hem futbol

Yeni medyada gazeteci kimliği

Yeni medya, diğer bir deyişle ‘Alternatif medya’, 2000’li yılların başında gelişen web 2.0 teknolojisiyle beraber ana akım medyanın aksine topluma, içerik ve söylem olarak çok daha farklı imkanlar sunan bir platforma evrildi. Yeni medya, klasik medyanın tek taraflı iletişim sunan modelinin aksine üreticilerin ve tüketicilerin aynı ekosistemin bir parçası olmasını sağladı. Ancak bu yeni düzenin beraberinde getirdiği birçok sorun da kamuoyunu oldukça meşgul ediyor. Günümüzde iletişim teknolojilerindeki hızlı ilerlemeler yeni medya, internet ve sosyal medya gibi pek çok yeni kavramın medya literatürüne girmesini sağladı. Bu yeni oluşumlar sosyolojik, kültürel ve ekonomik alanda da birçok değişim ve dönüşümleri beraberinde getirdi. Yeni medya, teknolojiyi tanımlayan donanım ve yazılımın yanı sıra bireysel ve toplumsal bir boyut da içermekte. Bireysel açıdan ele alındığında yeni medya insanların iş yapma, çalışma, eğlenme ve düşünme yöntemlerini, yaşam biçimlerini, haber üretim ve tüketi

Yeni kaosa hoş geldiniz: Suriyelilere vatandaşlık

Memlekette sorunsuz bir güne uyanmak tozpembe rüyalarda mümkün olabiliyor. İskandinavya halkı bütün yıl boyunca durağanlıktan sıkılmıyor mu diye sormaktan alıkoyamıyorum kendimi. Ama memleket Türkiye. Yani kavga etmemiz gereken yeni bir konu daha. Yeni kaosa hoş geldiniz: Suriyelilere vatandaşlık. Konuyu birçok perspektiften değerlendirmekte fayda var. Zira Suriyelilere vatandaşlık verilmesinin dillendirilmesi bile birçok ilde ve sosyal medyada büyük bir tepkiyle karşılandı. Bu sebeple olaya sosyal, siyasal ve ekonomik açıdan yaklaşmak en iyi çözümleme yolu olacaktır. Sayıları 2 milyona yaklaşan Suriyelinin vatandaşlık alması demografik yapıda ciddi ve kalıcı bir değişiklik yaratacaktır Seçmen yapısında son derece önemli ve belirleyici, siyasi dengeleri ciddi olarak etkileyebilecek, Türkiye'nin sosyal dokusunun ötesinde bir duruma işaret edebilecek, popülist girişimlere açık bir kütlenin ortaya çıkması muhtemel. Sayısı milyonlara dayanan Suriyelinin iş sahibi olacaklarını, evlenece